Wednesday, February 28, 2007

TANIMSIZ


Masumduk çünkü
Hiç deneyimimz yoktu ki bizim,
Yaşadığımız herşey ilkti ,
VE
Hiç kestirememiştik kaybedeceklerimizi,
Hiç ummamıştık hüznün bu kadar derinini,
Gelmemişti hiç aklımıza sonunda başa dönebilme isteği duyabileceğimiz,
Kestirememiştik ne yöne savrulacağımızı,
VE
Öyle toyduk ki biz,
Deneyimlerimizin hayatın ta kendisi olduğunu hiç anlayamamıştık...

Sunday, February 25, 2007

OL!

Maddelerden örülü binlerce duvar varken önümde, ruhumun sınırsızlığını algılamaktan güçlük çekiyorum.Ne olurdu kimse iki kere ikinin dört ettiğini öğretmeseydi bana.Keşke kimse sonuca gitmek için gerekli olan formülleri dayatmasaydı, sonuca nasıl gideceğime ben karar verseydim.Keşke kaidelerden çok istisnalaradan söz etmiş olsalardı zamanında.Beynimin algılama gücünü bu kadar sınırlandırmasalardı keşke.
Sebeplerin var olma sırrına dair ipuçlarını daha önce anlatsaydı birileri.''KÜN FE YEKÜN'' kulaklarıma daha önce ulaşsaydı.Duygularımın ve hislerimin emrime sunulmuş birer asker olduğunu bilseydim önceden.Öğretildiği kadar çok sınırımız olmadığına inansaydım, içimdeki potansiyelin sınırsızlığını algılamakta bu kadar zorlanmazdım şimdi.
Sınır konmamışken bana, yaşadıklarım ve öğrendiklerim farkına varmadan demir parmaklar örmüş ruhuma.Oysa konmamıştır hislere, duygulara sınır.
Sır içimde saklıdır benim.Kim bilir engellerimi aşıp sırra erince birgün ,deniz üstünde yürümenin zevkini anlatırım size :).
İçimizdeki gücü keşfedebilme dileği ile...



Friday, February 23, 2007

İŞTE BEN YA :)



Gözlerimin önündeki sis perdesi aralanıyor yavaş yavaş.Meğer ne çok faaliyet olup bitiyormuş etrafımda.Herkeste bir koşuşturma, herkeste bir telaş, herkes tutuyor yaşamın bir ucundan

Görev dağılımlarımız farklı, kimimiz kaldırım taşlarını diziyor tek tek uyum içinde, kimimz yol kenarlarını yeşillendirmekle vazifeli, kimimz hayat kurtarıyor, kimimiz insan yetiştirmeye çalışıyor...

Bitkilerde de faaliyet erken başladı bu yıl, bahar geldi, kar gelmedi gelmeyecek sanırım İstanbul'a.Mevsim normalleri kavramını, küresel ısınmayı ve yaptığımız tahribatın neticelerini daha iyi algılamaya başladım.

Bende de hayat emareleri başladı bu ara.Bugün fark ettim kahakahalar atarak gülebiliyormuşum hala hem de karnıma ağrılar girene dek(Ödüm kopmuştu oysa bunu bi daha hiç yapamayacağım diye) .

Ve gene bugün farkına vardım, ben kendimi bağışlamayı başarıyorum, barışıyorum kendimle, yaşadıklarımla.Adımlar atıyorum, yola çıkıyorum yeniden, bu sefer daha eminim kendimden, daha deneyimli ve kendimi önemsemeyi bilerek yol alıyorum.Sendelemelerimin tek sebebi ise düşük kan sayımı sadece :).O da olmasa kim tutardı şimdi beni.

Sıkı tutunmak lazım hayata, sıkı tutnamayan herkese el uzatmak lazım.Dünyayı daha yaşanılır kılabilme gayesi güdenlerin hele toparlanma süresi çok kısacık olmalı.Yapacak çook ama çoook işleri var çünkü onların.

Çocukları, çiçekleri, Zeynep'i,çikolatayı, kitapları, müziği, çılgınlık yapmayı, bloglarda dolaşmayı, hüzünlü yüreklere dokunmayı, öğrencilerimin sıralarına sürpriz notlar bırakmayı, çılgın arkadaşlarımı ve inasanları seviyorum (şimdilik biri hariç ama ).

Kimse kıskanmasın , tüm bu sevdiğim şeylerdeki sevgimin toplamından çok sevdiğim biri var.Her an yanımda, her yöneldiğimde bende.Tüm vefasızlığıma rağmen O bir an olsun çekmedi rahmet elini üzerimden.Alevli gecelerde uyku girmezken gözüme bir O dokunabildi yanan yüreğime.Ben SENİ layık olduğun gibi sevemiyorum henüz biliyorum, öğreniyorum ama inan bana.Ve Sen' den olan herşeyi de sevmeyi diliyorum.

Vefa örneği gösteren herkese topluluk içinde teşekkür ederiz biz, farkında olduğumuzu belli ederiz bizim için yapılanların.Herkes bilsin işte;

Tüm zerrelerimle SANA teşekkür ediyorum.

Ben beni bıraktığımda SEN beni bırakma ALLAH'ım.

AMİN

not;İki arkadaşım var, yünler ellerinde durmadan örüyorlar.Şiddetle tavsiye ettiler bana da, herşeye iyi gelir dediler, üzüntü falan yok olur dediler.Ben yapamadım ama belki siz yaparsınız.Onlarda gerçekten çok işe yaradığını gözlerimle gördüm ben :)).

Monday, February 19, 2007

adım bir; kendine bakma


Kendini dinlemek, içte haykıran ama hep susturulan duygulara kulak vermek ben gibi kendini ihmal etmişler için zordur.Başkalrını düşündüğümün çeyreği kadar kendimi düşünebilsem keşke.Sanırım yetenek meselesi bu, bende doğuştan yok.Yeni yeni öğrenmeye çalışıyorum, kendimi korumayı, kendimi incitmemeyi,kendi isteklerime kulak vermeyi, kendime haksızlık etmemeyi.Ve çok ama çoook zorlanıyorum, çok yavaş öğreniyorum, başka konulardaki zekam burda sanki yok oluyor.
Düşünüyorum, etrafımdakileri yıllarca nasıl kollayıp sevdiğimi, sonra kendimi benden ayrı bir birey gibi düşünüyorum(hani ben dışındakilere iyi bakarım ya), kendime sahip çıkmayı deniyorum.Zor ya kim ne derse desin, benim için zor bir iş bu.Herkesin kendinde hiç çaba harcamadan barındırdığı en temel duyguları ben neden edinmek zorundayım?Ama haksızlık bu !(tweety).
Bugun evime geldim, herkesten çok benim dinlenmeye ihtiyacım vardı ve uzandım.Dinlendim, evin sessizliğini dinledim, yüreğimin acımasına izin vermedim, anneannemin hediyesi yün rodop battaniyesini örttüm üstüme.Yüreğimi üşümekten korudum, ve ısıttım tüm bedenimi.Israrla kapımı çalan acıyı def ettim, hayalin azıcık ucundan tuttum.İçimdeki sese kulak verdim biraz ve inandım;
budanmış olsa da tüm dallarım, öz benim içimde saklı,
ve her bahar nasıl yeşeriyorsa tüm ağaçlar,
benim de baharım gelecek, yeşerecek benim de dallarım...
Hem zaten çok ayıp ederim bunu başaramazssam, küresel ısınma papatyaların açma mevsimini bile şubata taşırken, en sıcak ocak bu yıl yaşanırken, benim yüreğimin hala buz tutuması ayıp hem de çok ayıp.Huzurunuzda kendimi şiddetle kınıyorum.
Hem hiç değmezmiş ki ya....
PS;Bloglarda yazan arkadaşlar, dolanıyorum satırlarınızın arasında ve mutlu oluyorum çoğunuzun varlığından.Tanımıyorum , tanımıyorsunuz ama ben o satırlarda dolanırken böyle sıcacık oluyor içim, iyi k diyorum varlar.Sevgiler...

Friday, February 16, 2007

BANA ÖZLEM


Tıpkı eskiden çook eskiden olduğu gibi içimde pembe çiçekler açsa, tüm hüzünleri bir karanfil ya da bir buket kasımpatı alarak kendime savabilsem içimden.Çocuklara bakmak yeniden güç verse, hayata sımsıkı tutunabilmek için.
Çılgınca şeyler yaparak, (sadece benim ve etrafımdakilerin bildiği anlamıyla) manyak sıfatını taşıyabilsem üzerimde zaman zaman.
Biriktirdiğim acıları atabilsem bir tarafa ve hiiiç anmasam yaşananları, silinip gitse beynimden yaşadığım her kırgınlık.
Kabz hali bir son bulsa, ferahlasa kalbim...
Eleştirilerden sadece hak ettiklrimi alsam üzerime, üzerime yüklenen ama bana ait olmayan yükü atsam artık üstümden.İçimde kalıp kalbime ağırlık yapan ne varsa çkıp gitse artık benden.Ben yitirdiğim BENi bulsam ve hiç bırakmasam artık kendimi...
Mutluluk, neşe, umut, sevgi, güven, azim bana en yakın sözcükler olsa.
Tutsam bir eli ve dünyayı kurtarma hayalleri kursam...

SEN, bana benden yakın olan, beni benden iyi bilen, beni benden çok sevensin, vefasızlığımı bağışla.Yanılgımın bedeli ödenebilir mi bilemem.Adaletine değil merhametine sığınıyorum.
Seni sevmeme izin ver, kalbimdeki yerini genişlet,beni sev, beni bana sevdir, beni sevdiklerine de sevdir...
Ve biz sınama için burada olanlara yardım et. SEN den gelen her fısıltıya açık olsun gönlümüz...
Biz bizi bıratığımızda, SEN bizi bırakma !

Monday, February 12, 2007

tanımsız

Bir fırça yapıp elimi,
Bir yüzdeki yılların oluşturduğu tüm çizgileri dümdüz edebilsem,
Sonra bir çift gözün içine dokunsam,
Hüznü silip, umut çizssem gözbebeklerine,
Gözlerdeki matlıklara değse fırçam ve parlaklığı miras bıraksam onlara...
Üşüyen yanlarına güneşler çizssem,ısınsa yüreği
Yüreğinin sıcaklığı dışa yansısa, bakıp ısınsam ben de...

Friday, February 09, 2007

asr

Otobüsün tüm süratine, beynimin yorgunluğuna ve de kalbimin kırklığına rağmen seçebildim onları asfalta paralel ilerleyen yeşil alandan.
Aylardan şubattı ve şubat ancak karı ve kardeleni ağırlardı saltanatı süresince.Bir yanlışlık olmalıydı bu işte, gözlerimi otobüsün penceresine yaklaştırdım iyice, hiç aldırmadım burnumun otobüsün kirli camlara yapışmasına.Yol kenarındaki toprak alanda papatyalar serpilmişti, yanılmıyordum işte.
Zamansız gelmişlerdi papatyalar bu yıl, tıpkı benim dünayay gelişimin zamansız oluşu gibi.Zamansız göz açmak dünyaya ne zordur oysa.Zamansız gelişler sevinçten çok telaş ve burukluğu getirir beraberinde.Etrafınızdakiler endişelenir, hayata tutunup tutunamayacağınızdan,şartlara uyum gösterebilecek dirençte gelmemişsinizdir çünkü geldiğiniz mekana.
Aşklar da sabırsızdır bazen, onlar da zamansız çalar kapınızı ve zamansız yaşanan her aşk tüketir onu içinde taşıyanları.Onlarla birlikte tükenir o da, geriye hüzün kalır yadigar.
Zamansız söylenen sözler geriye dönüşü olmayan kırınlıklara neden olur, sözün zamanı değildir çünkü o an.Ve zamansız acılar kaplar yüreğinizi, hiç zamanı değildir acının sizce ama gelmiştir işte öyle...
Vakti girmeden eda edilen vazifenin de bir kıymeti yoktur, öğle vaktini ikindi kılmanız mümkün değildir çünkü. Kuraklık zamanı gelmeden yağmur duasına çıkmazssınız, hasta olmadan şifa bulmak için açmayız ellerimizi.
Asrımızda herşey zamansız, ya önce ya da sonrasını yakalıyoruz olması gereken zamanın.Ve seneler geçtikçe zaman neden daha hızlı akmakta?Ve neden asra yemin edilir kutsal kitapta?Hiç düşündük mü neden hüsrandadır insan ve nedir hüsrandan korunmanın sırrı?
Papatyaların en az benim kadar direnç göstermelerini diliyorum değişen hava koşullarına.
Gerçi erken gelmenin bu dünyaya vardır her erken gelene bıraktığı bir miras...
Ve hepimiz adına diliyorum, hüsranda olanlardan olmayalım, olmamak için elimizden geleni yapalım...

Tuesday, February 06, 2007

TATİL



Tatildeyim...Elimde çanta geziyorum, özlem gideriyorum eski dostlarla.Gerçek bene dair ipuçları topluyorum her birinden.Üniversitedeki yüz hatlarımı koruduğumu öğreniyorum bir dosttan, içim bir hoş oluyor, aynaya bakıyorum gururla ve fark ediyorum, yok yeni çizgiler yüzümde.
Eski bene yaklaştığımı fark ediyorum, kendimi korumayı öğreniyorum.Hak etmeyene değer vermemeyi başarıyorum...
Eski aşkların gizleri su yüzüne çıkıyor, yıllar sonra alıyorum soruların cevaplarını ve sadece bir tebessüm oluşuyor dudaklarımda.Ve teşekkür ediyorum gıyabında en eskiye, verdiği değer ve öngörüsü için, acıdan koruyup hiç başlamadığı için.
Arkadaşlarımın çoçuklarını seviyorum, yılların neler getirebileceğini fark ederek insan yaşamına.Dostların hayatlarından haberler alıyorum, hayatın herkesi farklı sınadığını algılıyorum.Ve inanıyorum ki vardır yaşamın herkes için güzel sürprizleri...
Kendimi tanıyorum yavaş yavaş, kendimi bağışlamayı öğreniyorum, umut ekmeyi deniyorum yeniden içime.Çiçekleri seviyorum yeniden...
Ve yeni hayaller kuruyorum, kalbimde yer açıyorum gelecek olana...
Bu tatil dost ziyaretlerine ayrılmıştır tarafımdan, ve ne çok şey buluyor insan kendine dair dostlardan.İyi ki varsınız hayatımda ve iyi ki ben de ben olarak varım kendi hayatımda.
SİZİ SEVİYORUM...