Sunday, January 31, 2010

DOĞUM GÜNÜ

Mumumu yaktım bu yıl üflemek yerine. Nice dilekler geçirdim içimden aşk üzerine. Yanı başımda sevdiklerim vardı, dileklerime amin diyen. Üflenecek mumlarım yok, tüm mumlarım ışık olmayı bekler şimdi.


Günün sürprizleri bitti derken, kapı çaldı. Bir demet gül geldi Malatya esintisi ile. Bu yaş gününde ilkler var hep. Kardeşim ve çiçek :), sürprizlerin en güzeli oldu.


Duy şikayet etmede her an bu ney,
Anlatır, hep ayrılıklardan bu ney.
Der ki feryadım kamışlıktan gelir.
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış, bir yürek,
İsterim ben, derdimi dökmem gerek
Kim ki aslından ayırmış canını,
Öyle bekler, öyle vuslat anını.
Ağladım her yerde hep ah eyledim.
Gördüğüm her kul için ‘dostum’ dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama,
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Nerede bir göz, nerede bir can kulak!
Aynadır ten can için, can ten için.
Lakin olmaz can gözü her kimsenin.
Ney sesi tekmil, hava oldu ateş,
Hem yok olsun kimde yoksa bu ateş.
Aşk ateş olmuş dökülmüştür neye,
Cezbesi aşkın karışmıştır meye.
Yerden ayrı dostu ney, dost kıldı hem.
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem.
Kanlı yoldan ney sunar hep arzuhal,
Hem verir mecnunun aşkından misal.
Ney zehir, hem panzehir ah nerede var?
Böyle bir dost, böyle bir özlem var!
Sırrı bu aklın, bilinmez akıl ile,
Tek kulaktır müşteri, ancak dile.
Gam dolu günler, zaman hep aynı hal.
Gün tamam oldu yalan yanlış hayal!
Gün geçer, yok korkumuz her şey masal.
Ey temizlik örneği sen gitme kal.
Kanar her şey tek balık kanmaz sudan.
Gün uzar, rızkın eğer bulmazsa can.
Olgunun halinden anlar mı ham?
Söz uzar kesmek gerektir ve’s-Selam.


Yeni yaşımla birlikte hayatıma hoşgeldin, sefalar getirdin. Canımın canı, canıma can getirdin. Yaram sardın, derdim anladın. Dost oldun, yar oldun, cihan oldun, ben oldun. Ayna oldun bana. Sana baktım kendimi gördüm. Sonra cihana baktım, her şey sen oldun.
Sen, yeni yaşımın en özel armağanısın. Yaralı bir kuş kondurdun kalbime, al uçur dedin. Beni bana verdin, kanatlan artık uçma vaktidir dedin. Beni bana gösterdin. Yol alma vaktidir şimdi. Gönle inme vaktidir. Sen hep kuşlar uçur yüreğimde, heyecanın, tazeliğin daim olsun bende.

''Çalış gamgilleri şad etmeye , şad olmak istersen
Sevindir kalb-i nası gamdan azad olmak istersen.''

Tuesday, January 26, 2010

Dön Semâzen…






Dön Semâzen…
Halka halka küçülen bir noktasın sen…
Nokta nokta küçülen bir yoktasın sen…

Dön Semâzen… Kalp diyârına dön. Bir ayçiçeği sûretiyle yüzünü dön Şems/e. Ve bütün vücudun vecde gelsin güneşe dönüşünle. Dön Semâzen… Ben’den uzak ol Mevlânâ gibi, bedeni bırak… Dünyaya dair ne varsa, üzerinden at… Öyle bir geç ki mâsivâdan, postunu da bırak, dön de Dost’una bak… Mey rengine kanarak ve ney sesine yanarak… Döne döne Dost’una yaklaş. Aş bütün engelleri. O’na yakın ve kendinden ırak aşkınla… Yan ve dön… Yan ve sön…

Dinle sözümü sana direm özge edâdır
Derviş olana lâzım olan aşk-ı Hüdâ’dır
Âşıkın nesi var ise maşûka fedâdır
Semâ sefâ, câna şifâ, rûha gıdâdır

Siyah hırkana nakıştır toprağa karışan nefsin. Ve sikken mezar taşıdır başında. “Kün” dendi ve sen “ol”dun. Şimdi ölme vaktidir. Sıyrıl dünya telaşından, ayrıl tac ile tahttan… Koy başına sikkeni… Ol ve öl genç yaşında. Döndükçe savrulan eteğin mezarda sana tek yârendir. Bilirsin, kefen beyaz bir tennuredir. Ten, nura gark olur; beden eriyerek yok olur, “ben” ötelerin ışığında kaybolur. Kefen, sana beyaz bir tennuredir. Ten, nura gark olur; ruh tendeki nurun huzuruna kavuşur. Ten ve ruh… İnsan bir sûredir, ölüm bir âyet… Gerisi vesâiredir.

Ey sofî bizim sohbetimiz câna şifâdır
Bir curamızı nûş edegör, derde devâdır
Hak ile ezel ettiğimiz ahde vefâdır
Semâ sefâ, câna şifâ, rûha gıdâdır

Dön Semâzen… Güller dökülsün destegülünden. Süzülsün destârından esrârın. Dün, bugün ve yarın… Demeden kış ve yaz… Dön Semâzen… Sûfî bir pervânedir. Ateşi göze alan âşık, bir pervanedir; gayrısı yanamaz. Hamlar yanamaz… Anlamaz. O’nun birliğinedir bu Elif boy, bu niyâz… O’nun dirliğinedir bu içli seda, bu âvâz… Dün, bugün ve yarın. Dön Semâzen, açılsın kolların. Bir elin göktedir, bir elin yerde. Derde devadır bu daire… Dön, dön, dön… Hayy’dan gelip Hû’ya giden bu ses, ulaştırır seni halkın tek Hakk’ına. Lamelif ters döner, ki sûreti sana benzer. Lamelif zâhirden bâtına dönen bir yoldur, Lâ ve İllâ’ya çıkar bu adres… Âh bu ses… “Allah’tan başka ilâh yoktur.” Dön semâzen, O’na dönmekten başka felâh yoktur.

Sazendeye uysun gönül tellerin. Kudüm “ol” diye inlesin ve uzansın semâya ellerin. Mutrıb çalsın, hânende söz alsın. Bu taksim, dokuz delikten gelir. Bu iklim, seni Bezm-i Elest’e gönderir. Gelen sensin, giden sen… Dön Semâzen.

Aşk ile gelin eyleyelim zevk ü safâyı
Göklere değin er görelim hûy ile hâyı
Mesiâne olup debreşelim çeng ile nâyı
Semâ sefâ, câna şifâ, rûha gıdâdır

Adımını kalbinde duysun tüm kâinat. Tabiata selâm ver: Ehlen ve Sehlen. Eşref-i mahlûkat olan âdemsin sen. Adem olduğun vakit âdemsin sen. Dön Semâzen. Kadem vur zemine, işitsin cümle âlem… Tek bir ayakla bütün cihana fark at… Dön dünya etrafında ve dünya dönsün adımlarının altında. Dört selâmdan sonra… Dön, dön ve çark at… Şerîat, tarîkat, mârifet ve hakîkat, kat kat gül olsun sûretinde… Dön gül gibi… Sön kül gibi…

Ayağını mühürle ve kulağını ver O’nun sözüne… “Ikra” emriyle okunsun kitap. Sayfa sayfa Aşr-ı Şerîf bir serap gibi insin gönlünün çöllerine. Gülbank sesi duyulsun, dervişlerin Hû’lara karışan sesi duyulsun. Zikret, zikret ve bir kerecik fikret: Sen âciz bir kulsun.

Aşk ile gelin tâlib-i cûyende olalım
Zevk ile safâlar sürelim zinde olalım
Hazret-i Mevlânâ’ya gelin bende olalım
Semâ sefâ, câna şifâ, rûha gıdâdır

Dön Semâzen. Semâ ve sen... Kalbin semâya aşık bir kuştur. Semâ, halktan Hakk’a giden bir uçuştur. Dön Semâzen… Dönüş O’nadır. Görüş demidir, öp birer birer eşyâyı… Gölgelerden yükselen bir Nûr değil midir bu? Kır bütün aynaları ve gör Hüdâ’yı…

Dön Semâzen… Semâ sefâ, câna şifâ, rûha gıdâdır. Aşkın sana döndüğü yerde… Açılsın perde… Ve dur…

Dur Semâzen…
Halka halka küçülen bir noktasın sen…
Nokta nokta küçülen bir yoktasın sen…


Semazenler - Soufi Whirling Dervishes sayfasından alıntıdır.

Sunday, January 24, 2010

KAR, HOŞGELDİN :)

Hasretle beklediğimiz anlar vardır. Nice duyguları sığdıracağız sanırız içine onların. Beklenen dem geldi mi ise ya lâl kesiliriz, ya da anında tüketiveririz tüm hislerimizi. Ve özelmi çekilen anı sıradanlaştırveririz bir çırpıda.
KAR. Aylardır bir yağsa deyip de yağdıramadığımız yeryüzü gelinliği. Duvağını açtın üzerimize tüm zerafetinle. Her yer masum şimdi. Her yer AK. Nice selam getirdin her bir kar tanende ötelerden. Biriktirdiğimiz duygularımız dile gelsin istedin. İNSAN olduğumuzu anımsayalım istedin. Ama unuttun. İNSAN nisyan ile maluldur. İsteklerimize ulaştık mı unutuveririz çektiğimiz hasreti. Kıymet bilmeyiz kaybetmeden elimizdekileri. Nisyanımızdan sana beyaz kabus deyişimiz. Oflamalarımız, donmalarımız, senden kaçıp eve kapanmalarımız da hep bundan.
Darılma bize. Sen duvağını bizim tüm karalarımıza inat ört üzerimize. Kalmasın karalardan eser hiç kimsede. Gözlerimiz AK olana alışsın. Gözümüzden gönlümüze insin AK.
AK düşünelim, AK görelim, AK eyleyelim tüm eylemlerimizi.

HASRET KALDIĞIMIZ AK DUVAK,
ÖTELERDEN YERYÜZÜNE HOŞGELDİN.


**********************


KAR ANISI

Poştle kayma isteği bir yanı çocuk olan herkeste var sanırım. Kar beni çocukluğuma götürdü. Öğle arası bir saat olan bir okulda okudum ilkokulu. Okul yakınında park vardı. Yemek yemek yerine poşetleri kapıp soluğu parkın en yüksek tepesinde alırdık. Sonrası mı tepe bitene kadar kar üstünde uçmak... Soğuk hiç işlemedi bize. Islanan çoraplar, kızaran eller bizim değildi sanki. Çünkü kar'ın varlığına dolanırdı varlığımız. Kayarken vücudumuz hissederdi geridebıraktığımız her kar tanesini.Kar şimdi kara kabus. Çünkü dolamıyoruz varlığımızı varlığına. Kızak ya da kayak karla aramızda barikat. Bizi selamlayan kar tanelerini yutan birer kara delik onlar. Öyle ise kapın poşetleri elinize. Bulun bir tepe. Ve alın her kar tanesinin selamını.
Kar taneleri iniyor gökten döne döne. Ben de dönmek istiyorum onlarla birlikte. Dönerek kainatta dönen her zerreye eşlik etmek ve kainattaki bir zerre olmak istiyorum ben de.

Saturday, January 16, 2010

Bensiz dönmesin hiçbir şey :)




İstemem, ey gökkubbe, bensiz dönme...
İstemem, ey ay, bensiz doğma.
İstemem, ey yeryüzü, bensiz durma
Bensiz geçme, ey zaman, istemem.

Sen benimle beraberken
Hem bu dünya güzel bana,
hem o dünya güzel.
İstemem, bensiz kalma bu dünyada sen,
O dünyaya bensiz gitme, istemem.

İstemem, ey dizgin, bensiz at sürme.
İstemem, ey dil, bensiz okuma.
İstemem, ey göz, bensiz görme.
Bensiz uçup gitme, ey ruh, istemem.

Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin.
Ben bir geceyim, sen bir aysın madem,
Gökyüzünde bensiz gitme, istemem.

Gül sayesinde yanmaktan kurtulan dikene bak bir.
Sen gülsün, bense senin dikeninim madem,
Gül bahçesine bensiz gitme, istemem.

Senin gözün bende iken
Ben senin çevganın önündeyimdir.
Ne olur, öylece bak dur bana,
Bırakıp gitme beni, istemem.

O güzelle berabersen, sen ey neşe,
İstemem, sakın içme bensiz.
Hünkarın damına çıkarsan, ey bekçi,
Sakın bensiz çıkma, istemem.

Bir şey yoksa bu yolda senden,
Bitik bu yola düş enlerin hali.
Ben senin izindeyim, ey izi görünmez dost,
Bensiz gitme, istemem.

Ne yazık bu yola bilmeden, rasgele girene!
Sen ey, gideceğim yolu bilen,
Sen ey yolumun ışığı, sen ey benim değneğim,

Mevlana
Divan-ı Kebir'den

Wednesday, January 13, 2010

...


'' Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.''

Necip Fazıl Kısakürek

Tuesday, January 12, 2010

LÂL OLMAK

Siz hiç günebakan çiçeği olmak istediniz mi? Yanmaya gönüllü oldunuz mu hiç? Gözünüz O'nun gözü, kulağınız onun kulağı oldu mu?
Günebakan çiçeği güneşe meftundur, döner durur etrafında. Döndükçe güneş olur. Onda güneşi, güneşte onu görür bakanlar. Dönmek ''bir'' eder onları...Dönme sonrası eskisi gibi olmaz hiçbirşey. Keskin bir çizgidir o. Geri adım atmak da yanmaktır artık, dönmeye devam etmek de...Sahi siz günebakan çiçeği olmaya gönüllü oldunuz mu hiç? Güneşinizin yokluğunun size boyun büktüreceğini, varlığının ise benliğinizi kasıp kavuracağını bilip, yüzünüzü yine de O'na döndünüz mü?Her kişi anlamaz bu işin sırrını. Gönül ehli olan anlar ancak.
Gönlünde olanlardan bihaber olan kâtip ise ancak bu kadarını sızdırabilir dışarıya.

Aşk, aniden geldin yine. Direnmem korkarım boşuna. Öyle sıkı kuşattın ki benliğimi...Bu kez beni bana bırakma ne olur... Sevdiğine meylettir.
Her dem aşk olsun. Aşkınız daim olsun.

''Akşamların ardından sabahın sesi var
Kışlarda da bir gizli bahar müjdesi var
Vuslatların ardında ne var, sorma fakat
Hicranda senin vuslatının hissesi var.''
Şefik Can

Monday, January 11, 2010

HER DEM AŞK OLSUN :)


Sami Savni Özer (Ya Rabbi Aşkın Ver Bana)


Yarabbi aşkın ver bana efendim
Hu diyeyim Allah Allah döne döne
Aşkın ile yana yana efendim
Hu diyeyim Allah Allah döne döne

Cahe düştüm Yusuf gibi efendim
Derde düştüm Allah Allah Eyyub gibi
Ağlayayım Yakub gibi efendim
Hu diyeyim Allah Allah döne döne

Mevlam koma beni bana efendim
Al gönlümü Senden yana
Müştakın olam ben sana efendim
Hu diyeyim Allah Allah döne döne

Seyyid Nizam oğlu kuldur efendim
İster güldür Allah Allah ister öldür
Aşkınla gönlümü doldur efendim
Hu diyeyim Allah Allah döne döne

Saturday, January 09, 2010

GÜZEL OLANI SEVMEK

Kalbim bambaşka bir duyuşula yüklü. Tarif etmekte güçlük çektiğim duygular yaşıyorum. Ne kadar sürer, bu demden geriye ne kalır bilmiyorum.
Dünyanın gidişatına bakıp umutsuzluğa düştüğüm anlar sık olur. Hatta bazen doğan güneşe anlam veremem. Bunca çirkinliğin üstüne ben olsam doğmam diye düşünürüm. (İyi ki güneş değilim, yoksa mahvolmuştuk ). Ama elbette güneşin bilip benim bilmediğim çok şey varmış...
İki haftadır güneş olasım var. Ayırt etmeden kucaklamak istiyorum tüm kainatı. Nezaketi hal ve hareketlerimin vazgeçilmezi kılmak istiyorum. Boş lakırdılara kulaklarımı tıkamak, gözümü boş karelere bakmaktan sakınmak istiyorum. O'nu hayatımın merkezine almak, herkesi, herşeyi O'ndan bilmek, O'ndan bildiğim için de sevmek istiyorum.
Kimlere gönül verdiğimiz çok önemliymiş. Bu yaşa geldim bunu yeni öğreniyorum, öğrenmeye başlıyorum. Gönlümüzdekinin hali ile halleniriz biz de. Allah sevdiklerini sevdirsin hepimize ki biz de O'nun sevdiği hale bürünebilelim.

Peygamber Efendimiz, “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96; Müslim, Birr, 165) buyurmuşlardır. Muhabbet ve onun netîcesi olan beraberlik, beraber olunanla hemhâl olmayı icab ettirir. Çünkü “hâl sârîdir” ve onun akım vâsıtası “muhabbet”tir. Eskiler, “Kalpten kalbe yol vardır.” demişlerdir. Bu yol, kalpten kalbe hâl akışını sağlayan muhabbet kanalıyladır. Bu bakımdan kötülere muhabbet edenler, onların hâlleriyle hâllendikleri gibi Allâh’ın sevgili kullarına muhabbet edenler de o sevgili kulların hâlleriyle hâllenirler.
  • /abıhayatkatreleri


  • Bendeki bu hal ise bir güzeli sevmekle başladı. Öğretmenler için düzenlediğimiz Mevlana programının konuğu bana bu satırları yazdıran.

    Not: Bugün yorumların arasına bırakılan bir not beni çok mutlu etti. Not bahargelsin'den; ''Bende ödülün var, birinci sıradasın. Uğrayıp alır mısın?''. Şaşırdım ve merakla blog sayfasına uğradım,
  • bahargelsin

  • . Vefalı arkadaşım Sunshine blog ödülü vermiş bana. Tembel bir blog yazarıyım ben, yazı güncellemelerim bile düzenli değildir. Ama hayatbiryanılsamadır isimli blogla derin bir geçmişimiz vardır, doğumuna şahidim yani :). Arkadaşıma tekrar teşekkür ederim.
    Herkesi, her şeyi seviyorum. Ama bu ara bazılarını çok daha fazla :))

    Sevdiğin sese meylettir


    “Ey insan, dünyâdan birbirine zıd iki ses gelir. Acaba senin kalbin hangisini almaya istîdâtlı?...

    O seslerden biri Allâh’a yaklaşanların hâli, diğeri ise aldananların hâlidir. Bu seslerden birini kabul ettin mi, öbürünü duymazsın bile!..

    Çünkü seven bir kimse, sevdiğinin zıddı olan şeylere karşı adetâ kör ve sağır olur.”

    Mevlana

    Wednesday, January 06, 2010

    ...

    Gönlümdeki sevgileri birleştir. Tüm yollarımı sana çıkar. Sevdiklerini sevdir, gönülmde kalıcı eyle. Beni bana bırakma.