Monday, April 23, 2007

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN



''Bugün bayram, erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi...''

Coşkuyla kutladığım bayramlardan biri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıydı eskiden.O gün arkadaşlarımı mutlaka arar ve bayramlarını kutlardım, telefondaki tepkileri hiç umurumda olmazdı, yetişkin olmaları bu günü kutlamalarına engel olmamalı diye düşünürdüm.İçimdeki çocuğun pervasızca ortaya çıkmasına izin verirdim, balonlar, lolipoplar alırdım kendime, coşardım gönlümce hatta bu coşkumu birkaç arkadaşıma da bulaştırmayı başarmıştım.

Bugün dört yıllık bir aradan sonra yeniden kutlamak geldi içimden 23 Nian'ı.Günüm yolculuk yaparak geçtiği için, kimseyi arayamadım ama öğrencilerimle BAYRAMIMIZI kutladık.Şarkılar söyledik, dans ettik, içimizdeki çocuğun ortaya çıkmasına izin verdik, sınırlama koymadık ona bugün...

Çocuksu birşeyler olmalı her zaman insanın derinliklerinde ve belli zaman dilimlerini fırsat bilerek tazelendirmeliyiz içimizdeki çocuğu.Hayata olan bakış açımızda bir karamsarlık oluşuyorsa bu içimizdeki saf, küçük şeylerden mutlu olmayı bilen çocuğu fazlaca susturmamızdan kaynaklanıyordur.

İçinde hala bir çocuk saklamayı başaran herkesin BAYRAMI kutlu olsuuunn, ama en çok benim BAYRAMIM kutlu olsun, CÜNKÜ;

Çook özlemişim ben onu kutlamayı :)

***

Evde olsaydım mailler atardım herkese ama Kapadokya gezimiz vardı,bu post da geç bir kutlama oldu ama olsun varsın :)

Friday, April 20, 2007

...


Hiç durmadan akıtıyorum gözlerimden yaşları, anlık hafiflik oluşuyor kalbimde.Gözümün yaşı dindiği an kalp ağırlığını hissettiriyor yeniden.Tüm cesaretimi toplasam ve ondaki ağırlıkların tamamını atabilsem.Gitmeye hiç de niyeti olmayan yarayı deşiversem bir anda, acısına dayansam, sıksam dişimi.Sonra akıtsam dışarı iyileşmesini engelleyen herşeyi.Özenle sarsam, merhemlerle doldursam içindeki boşlukları.
Yaşama sıkı tutunsam, tüm gücümü iyilik yapmak için kullansam.Ya da O'ndan dilesem;
Çözülmeyecekse içimdeki kör düğüm benim ömrümü tüm benliğini iyilik yapmaya adayana armağan et, et ki el uzansın daha çok mahzun gönüle...

Monday, April 16, 2007

Kalbim, kurtar esaretten kendini...

Yaşamla bağımızın kopmasını istediğimiz anlar olur ve öyle zamanlarda hayatımızın geri kalanı acıların gölgesinde olur sanırız hep.Gücümüz tükendi ve sonrasına takatimiz kalmadı diye düşünürüz.Nefes alabilmek ve alamamak arasıındaki uçurum kapanır öyle anlarda, yoktur ikisi arasında fark bizim için.
Bazen içimizde gün geçtikçe derinleşmiş olan yaralarımızı hiç iyileştiremeyiz sanırız.Özenle saklarız acımızı, o kadar benimsemişizdir ki onu gitmesine izin vermeyiz, gidebileceği ihtimalini hiç düşünmeyiz.Kendi kendimize hüküm giydiririz, gönlümüzün bir yeri hep kırık hep eksiktir.

Bir gün bir el uzanır elinize, tüm acılarınızı almaya gönüllü.Yaranızı iyileştirmek ister, yaranızın oluşmasında payı olmayan birinin yarayı sahiplenmesi şaşırtır sizi.Yaşanan onca şeyden sonra bir an kaçmak isterisniz ondan, gerçek dışı gelir size yaşanan.Size uzanan eli tutma cesaretiniz kırlmıştır ya bir kez, onarmak onu zaman alır...
Kalplerde iyilik yapma gücü ve isteği taşıyabilmeliyiz her zaman.Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.Yapılan hiçbir iyilik gitmez boşa, ummadığınız anda çıkarılır karşınıza.Ve işte o anda yeniden tutunmak için sımsıkı hayata gayrete başlarsınız yeniden.Belki yavaş adımlardır adımlarınız, belki buruktur yüreğiniz ama olsun ne çıkar siz yeniden yol almaya başlamışsınızdır...
Umudun umudum olsun, yüreğine yüreğim açsın kapılarını...

Sunday, April 08, 2007

İŞTE UYANMAK İÇİN BİR SEBEP

Bugün çok aydınlık bir gündü, hava güneşliydi, balkondaki çiçekler açmıştı ama bunları görmeyi red ettim ben.Tek gördüğüm içimdeki karanlıktı.Pass ''gün aydınlık'' dedi'' bana ne dedim''.
Şu anda her yer karanlık, ama benim içimde bir aydınlık belirdi.Bugün gün yerini yeni güne bırakırken uğradı aydınlık bana.Anladım ki günün aydınlık olup olmaması önemli değil insanın içinin aydınlık olabilmesi için.
Üniversiteden arkadaşımla konuştum MSN' de, İsaril'de olduğunu söyledi.Arkadaşımın iki yaşında bir kızı var, DİLA.Birkaç ay önce Dila'yı rutin kontrollere götürmüşler, doktor kemik yapısında bir sorun tespit etmiş.Yapılan incelemerden sonra teşhis konmuş, osteopetrozis.Kemikteki yapım ve yıkım hücreleriyle ilgili bir hastalık.Tedavisi ilik nakli, zaman kısıtlı...
Dila, annesi ve babası çarşamba gününden beri Telaviv'de, umutla bekliyorlar...
Sabahları uyanmak için bir sebebim olsun diyenler, günün aydınlığından bana ne diyenler bir kez daha düşünsünler...
Ve lütfen yazıyı okuyan herkes DİLA için dua etsin, hatta arkadaşlarınızdan, eşinizden dostunuzdan dua isteyin .Dualarımızdaki sözcükler birer meleğe dönüşürmüş, ne kadar çok meleğimiz olursa, o kadar yüksek şansımız olur...
Dua selimize katılacak olan herkese teşekkür ederiz.

not;Yukarıdaki resim DİLA'nın resmi değildir.



Friday, April 06, 2007

DONSUN HER ŞER!

Herşeyi durdurmak isterdim bir süre.Kalbimin acısını, beynimin karmaşasını, umutlarımın cılızlığını.Geçmişin miras kalan sancısını, geleceğin belirsizliğini, şu anın içe dönüklüğünü dondurmak isterdim.Zamanın aklıma sığmaz acımasızlığını, insanların duyarsızlığını, çocukların erken kaybolan saflığını durdurmak isterdim.
Herşey donsun!İçimdekiler, benim dışımdakiler, dursun bir süre herşey.Kimse yanlış anlamasın , sadece bir mola isteği hepsi bu...

Sunday, April 01, 2007

Karmaşa

Kendi karanlığımda boğuyorum kendimi
İzin yok aydınlığımı görenlere
Binlerce duvar önümde
Ne dışarı çıkış var, ne de giriş içeri.
Derinlerimde bir yere saplanan hançer
Acıtmaya devam ediyor hala canımı
Akmasa gözlerimden yaş
Yüreğim taşıyamaz ağırlığını sancının
Ve yaşanmış olanın yaşanacak olana engeli
Hak değilken hiç
Ve yara sahibi mutlu olmak
Ve de mutlu etmek isterken ışık göreni
Karanlıkta kayboluş neden...?