Bir haftadır öğretmenlik mesleğinin daha önce hiç farkında olmadığım taraflarını sorguluyorum. İyi ve kötü kavramlarım birbirine karıştı. Keşke farkında olduklarımı zihnimden bir çırpıda silebilsem. Bir işteki amatör ruhu hiç yitirmemek lazım. Profesyonel olmak, bazı gerçekleri olduğu gibi kabul edebilmek bu meslekte ruhu öldürüyor bence. ( Merak etmeyin ben, profesyonel olmayı irademle reddettim. Bakalım sonuç ne olacak. ) Aslında size iyi öğretmen olmanın tüyolarını yazacaktım ama vazgeçtim. Çünkü yazdıklarım tesir etmezdi. Ben mevcut sisteme göre kötü bir öğretmen olmayı tercih ediyorum.
Bugün okullar tatildi. Bir günlük de olsa bu ara bana çok iyi geldi. Günün büyük bir kısmını evde geçirdim. Kitap okudum. Ev işleri yaptım. Sonra da Bakırköy'e gittim. Doktorumun yüzünü güldürdüm. İki hafta boyunca dediklerini harfiyen yerine getirdim. Elbette sonuç güzel. İki haftada bir kontrollerim devam edecek. Umarım sıkılmadan söylenenleri uygulamaya devam ederim.
Geçtiğimiz hafta bir karar aldım. Bazı kitapları sadece yolculuk esnasında okuyacağım. Bakalım gidip gelmelerde sene sonuna kadar kaç kitap bitecek. İlk kitabım Saduk Yalsuzuçanlar'ın, ANKA.Henüz başlarda sayılırım ama sevdim. Bitirdikten sonra burda kitapla ilgili düşüncelerimi paylaşırım.
Evde Lâ'yı okumaya devam ediyorum.(Özellikle bitirmemeye çalışıyorum. Geri dönüp aynı yerleri birkaç kez okuyorum.)
Bakın bugün okuduklarımdan neler öğrendim.
ANKA
*Hz. Süleyman'la karıncanın hikayesi.
Bugün okullar tatildi. Bir günlük de olsa bu ara bana çok iyi geldi. Günün büyük bir kısmını evde geçirdim. Kitap okudum. Ev işleri yaptım. Sonra da Bakırköy'e gittim. Doktorumun yüzünü güldürdüm. İki hafta boyunca dediklerini harfiyen yerine getirdim. Elbette sonuç güzel. İki haftada bir kontrollerim devam edecek. Umarım sıkılmadan söylenenleri uygulamaya devam ederim.
Geçtiğimiz hafta bir karar aldım. Bazı kitapları sadece yolculuk esnasında okuyacağım. Bakalım gidip gelmelerde sene sonuna kadar kaç kitap bitecek. İlk kitabım Saduk Yalsuzuçanlar'ın, ANKA.Henüz başlarda sayılırım ama sevdim. Bitirdikten sonra burda kitapla ilgili düşüncelerimi paylaşırım.
Evde Lâ'yı okumaya devam ediyorum.(Özellikle bitirmemeye çalışıyorum. Geri dönüp aynı yerleri birkaç kez okuyorum.)
Bakın bugün okuduklarımdan neler öğrendim.
ANKA
*Hz. Süleyman'la karıncanın hikayesi.
Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,
"Bir buğday tanesi yerim" diye cevap verir.
Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?
Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da,
"Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.
*Bağdat adı Acemceymiş. Anlamı;Allah'ın armağanı. Şaşırdım. Kaç kez dönüp okudum aynı cümleyi. Bağdat'taki acıyı, akan kanı düşündüm. Bir dilek geçirdim içimden; daru's selam yurdu olsun Bağdat yeniden.
*Malatya'nın Aspuzu ilçesinde yazılı elmalar yetiştirilmiş bir dönem. Aspuzu'nun elmaları kızaracağı zaman bağ sahipleri elmaların üstüne oyma yazılarla yazılmiş kağıt yapıştırırmış. Güneş gören yazılı yerler kızarır, diğer taraflar sarı kalırmış.
Lâ;
* Breza ağacının türkçesini öğrendim, yaşasın :). Bulgar ve Rus edebiyatında çok sık kullanılan bir ağaç vardır. Breza. Hep türkçesini merak ederdim. Türkiye'ye geldiğimiz ilk yıllarda onu pek çok arkadaşıma tarif ettim ama bilen çıkmamıştı. Bugün La'yı okurken adını ilk kez duyduğum bitkileri ( taflan, kafuru, huş ağacı ) not aldım ve internetten hepsi ile ilgili bilgi bulmaya çalıştım. Huş ağacı beni heyecanlandırdı. Yıllardır adını bulmaya çalıştığım brezammış o benim.
Rus şair Esenin'in ilk yayınladığı şiirinin adı ; Beryoza (Huş ağacı). Çocuklar için yazılmış çok güzel bir şiir.(Beşinci sınıf öğrencisi iken Rusçasını ezberlemiştim. Ve hafızamda şiirin beni hala terk etmeyen mısraları var).
Evet bugün kitaplardan öğrendiklerimin bir kısmını sizinle paylaştım. İnşallah siz de istifade etmişsinizdir.
2 comments:
Merhaba Pembe Deniz,
Ne haber? Nasilsin?
Ogretmenlik cok iyi :)
Esim dedi: Yazili elma fikir super !
Ilk duydum simdi - cok orijinal.
Malatya'dan kayisi biliyordum; ama elma yok.
Kanada'da elma cok ama yazili yok :)
Note:
Senin "salmon" balik tarif cok iyi.
Esim ve ben salmon balik pisiriz - sogan, domates, limon, yesil biber - senin tarif gibi. Ama firinda.
Senin balik yemek fotograflar harika !
Simdi hoscakal - Cok selam Kanada'dan.
Gorusuruz - Suleyman ve Ben
Merhaba Suleyman Ve ben:)
Uzun bir aradan sonra pembedenize hoş geldin. Ziyaretin beni mutlu etti.
Sizin fırında somon balığını denemeye karar verdim en kısa zamanda.
Yorumun için teşekkür ederim.
İstanbul'dan Kanada'ya selamlar :)).
Post a Comment