Güneşin sevgisini en yoğun gösterdiği günleri yaşıyoruz. Aşka dönüşen bir sevgi bu. Yakması hepimizi bundan. Kaçmak mümkün müdür aşktan? Hepimiz yakalanıveriyoruz ışınlarına. Nafile öğleden sonrayı, akşamı beklemek kapalı kutularımızda.
Bu aşkın yakıcılığından kaçmak için bir şarkıya sığındım ben. Çocukluğumdan kalma, eski bir film müziği; '' Zimna vakantsia'' - Kış tatili...
'' Sevgili kış tatili,
Seni anılarımda saklıyorum,
Seni kış koleksiyonumda donmuş minik bir gözyaşı gibi saklıyorum... ''
Güneşin aşkı ile hemedem olun siz. Ben kışın aşkına teslim ettim kendimi bu gece. Şarkının melodisine emanet ettim ruhumu. Çıkaracağı yolculuğun, kavrulan tüm yanlarımı serinleteceğini bildim. İşte uğrak yerlerimiz.
Naylon poşetleri kızak yapan çocuklar oldu ilk durağımız. Karı öğle yemeğine tercih eden, aç ama mutlu çocuklardı onlar. Hepsi masallarla dost, kibritçi kızı anlayabilmek için kar suyunun çoraplarından eksik olmaması öğle araları boyunca. Ayaklarım buz kesti, kar suyu çorapsız ayklarımı kapladı yeniden. Bitmedi duraklarımız, devam etti yolculuğumuz. Kır çiçeklerindeydi sıra. Kardelenler ve çiğdemler, karın büyük aşkları. Bir onları narinliklerine rağmen incitmez o. Sırlıdır aralarındaki bağ. Bir bilse kar benim de onlarla olan sırrımı... Son durağa yaklaştık. Bir köy evi. Buz kesti her yanım. Köy çeşmesine bakraçlarını doldurmaya gitmiş ve gelememişti işte. Yaz ortalarında bile peşimi bırakmayan bir kışı düşürmüştü içime...
Bu aşkın yakıcılığından kaçmak için bir şarkıya sığındım ben. Çocukluğumdan kalma, eski bir film müziği; '' Zimna vakantsia'' - Kış tatili...
'' Sevgili kış tatili,
Seni anılarımda saklıyorum,
Seni kış koleksiyonumda donmuş minik bir gözyaşı gibi saklıyorum... ''
Güneşin aşkı ile hemedem olun siz. Ben kışın aşkına teslim ettim kendimi bu gece. Şarkının melodisine emanet ettim ruhumu. Çıkaracağı yolculuğun, kavrulan tüm yanlarımı serinleteceğini bildim. İşte uğrak yerlerimiz.
Naylon poşetleri kızak yapan çocuklar oldu ilk durağımız. Karı öğle yemeğine tercih eden, aç ama mutlu çocuklardı onlar. Hepsi masallarla dost, kibritçi kızı anlayabilmek için kar suyunun çoraplarından eksik olmaması öğle araları boyunca. Ayaklarım buz kesti, kar suyu çorapsız ayklarımı kapladı yeniden. Bitmedi duraklarımız, devam etti yolculuğumuz. Kır çiçeklerindeydi sıra. Kardelenler ve çiğdemler, karın büyük aşkları. Bir onları narinliklerine rağmen incitmez o. Sırlıdır aralarındaki bağ. Bir bilse kar benim de onlarla olan sırrımı... Son durağa yaklaştık. Bir köy evi. Buz kesti her yanım. Köy çeşmesine bakraçlarını doldurmaya gitmiş ve gelememişti işte. Yaz ortalarında bile peşimi bırakmayan bir kışı düşürmüştü içime...
youtube.com/watch?v=cnqU1KoA59o ( şarkıyı merak edenler youtube'dan dinleyebilir)
***
Yazı ve şiir atölyesindeki derslerimize konuk olan yazar ve şairlerin ortak söylediği bir şey vardı; çocukluğunuza dönün, o sizin hazinenizdir. Yazarlık atölyesinden mi kalmam bilmem ama yeniden yazmaya başladığımdan beri hep çocukluğuma dair şeyler yazmak istiyorum. Planlanan konu farklı olsa da bilgisayarın başına geçtğim an, yazı beni gene çocukluk yıllarıma götürüyor.
2 comments:
ne yıllarmış be çocukluğun , yaz yaz bitmiyor.
insan imrenmiyor değil senin çocukluğuna.
sanırım bu, insanların büyüdükçe özünden uzaklaşmış olmalarından kaynaklanıyor. sen bozulmamışı, duruluğu istiyorsun ve bunu da çocukluğunda buluyorsun.
Çocukluğumu üç devreye ayırıyorum ben. Babaannemli yıllar. Anneanne ve dede dönemi. Anne yanı. Sonarkini saymıyorum. Hemen büyümek zorunda kaldım çünkü.
Şükretmeliyim, geriye dönüp baktığımda masallardaki bir çocukluk benimkisi. Belki ondan hiç o çocukla ayrılmadı yollarım.
Post a Comment