Sunday, December 31, 2006

İYİ BAYRAMLAR...

MUTLU BAYRAMLAR!
MUTLU YILLAR!

Gidenler gelmeyeck hiç geri.Ne geçen yıllar, ne eski bayramlar, ne de göçüp gidenler...
Geçmişin elemi gider lezzeti kalır geri, nostaljinin kaynağı bufur işte.Gelecek olanlar da eskiler hanesine yazılmaya yazgılı olarak gelecek hayatımıza...
Geçiciliğini bilerek karşılayalım gelecekleri, geçişten edindiğimiz tecrübeleri katalım yaşamımıza.Ve bilelim bu günlerin de elemi gidecek geriye lezzeti kalacak.
Hep umut olsun içimizde, hayallerimiz olsun, hiç ara vermeyelim hayal kurmaya.Hayata tuttunduğumuz çengelli iğnelerimizi çoğaltalım.Yeni tatdlar, yeni sevinçler, yeni heyecanlar katalım eskilerin yanına.Ve aflarımız çok, kırgınlıklarımız az olsun...

Thursday, December 28, 2006

KASVET



Dile gelmek istemezsin kimi zaman, lal kesilirsin, ben bulmaya çalıştıkça sen kaçarsın, ısrar edersin keşfedilmemekte.Sessiz sedasız tüm benliğimi kaplarsın, bakışlarımı kontrol edersin, kalp atışlarım etkin altındadır, zihnim emrine amadedir.Yoğunluğun gönlümdedir ama en çok, daracık bir elbise giydirirsin sanki ona...
Bilirim, sen bendesindir ve dile geldiğin an etkin kaybolacaktır.Bunu, sen de bilirsin.Bildiğindendir ketumluğun, tadını çıkarırısın egemenliğinin.Savurursun beni hüzün denizlerine, pembe denizlerin varlığından şüpheye düşürürsün.Masum bir çoçuğun savunmasızlığını hissettirirsin, yağmuru düşletir, güneşten soğutursun, sesimi alır sessizliğim olursun...
Kendime bile anlatamam ziyaret sebebini, ya da anlatmak istemem ve sen bundan çok hoşnut olursun.İktidar olmanın zevkini doruk noktada yaşarsın.Bana kalan ise ''KABZ hali'' yaşamaktır zirve noktada...
An gelir rahmet gözlerimden süzülür, damla damla akar söze gelmeyenler içimden.İşte o an, seni benden yolculadığım andır...
Senden sonrası mı? :) Senden sonrası;
Yagmur sonrasının huzuru, yükünü boşaltmış bulutun hafifliği, yangınlar sonrasında suya kavuşmanın rahatlığı, O'nun varlığının verdiği kuvvet, Güneş ışınlarıyla suyun birleşmesinden oluşan gökkuşağı....

Monday, December 25, 2006

SESSİZ BESTE

Sessiz sedasız basıyorum notalara, gönlüm gitarım.Çaldığım melodinin sesi sadece bende saklı.Mozart'a meydan okuyacak eserler belki bestelediklerim.Sessiz sedasız, içte kalıp dışa yansımayan besteler.Paylaşıma kapalı çoğu zaman, bende saklı, bana has.
Duygulardan; hüzünden, umuttan,sevgiden oluşur benim bestelerim.Her his bir notadır aslında.Ve her duyuş farklıdır her kalpte...
Bestemi sessizliğe mahkum eden ben miyim?Bestem mi beni sessizliğe mahkum etmekte?
Bildiğim tek şey,sessizliğimin daha çok uzun süreceği...

Sunday, December 24, 2006

ZEYNEP VE BEN...



Zeynep ve ben, yani biz :).Birlikte öğreniyoruz herşeyi.Ben hayret edebilme özelliğimi canlandırıyorum tekrar, Zeynep ise hayret ederek ilk kez öğreniyor herşeyi.Nakış nakış işilyor gördüğü herşeyi belleğine ve öğrenme hızı beni şaşırtıyor.
Şimdilik en çok uzun koridordaki emekleme yarışmasını seviyoruz.Yarışın daimi galibi ise tabii ki Zeynep :).Bir de aynı çikolatayı aynı anda yemeyi çook seviyoruz.
Özetle biz birbirimizi çok seviyoruz...
Posted by Picasa

Friday, December 22, 2006

ELLERİM, canlarım benim :)



Sır tutan yanlarım , içimdeki hiçbir acıyı dışa sızdırmayan canlarım.Gülleri gamzelerinde bitenlere inat tüm güllerini parmak köklerinde barındıran pamuk ellerim benim.
Yüzüm arsız yanım, içimin sırrını anında dışa verenim.Yaşadıklarımın izlerini kendinde saklayanım.Yıllar ufak ufak çizgilerle yaşananların haritasını çizmekte sende.Kovsam da ben yaşanan kederi, acıyı, yanıgını benden; sen herbirinden bir iz barındırıyorsun kendinde.
Ellerim gözlerimdeki yağmurlara ilk mudaheleyi yapanlarım.Sevgimi ifade etmemede en sadık yardımcılarım.Sözlerimi somutlaştıranlarım, yazılarımı nakşedenlerim.Mektup arkadaşalrımı kazandıran hamarat yanlarım.Acziyetimi doruk noktada hisettiğim anlarda göklere açılan kanatlarım .Buğlu camlara resim çizmekte kullandığım fırçalarım.Puding yapılan tencerelerin diplerini sıyıran süngerlerim.Ve daha nelerim nelerim...
Giden zamandan arta kalan zamanda :) söz verelim karşılıklı; daha çok baş okşayalım, daha çok sırt sıvazlayalım.Kendi gözyaşlarımızı silmek yerine, akan başka gözlerdeki yaşları silelim.Daha çok çiçek ve gülen yüz çizelim buğulu camlara.Kalemi silah yapmaya devam edelim, savunmalarımızda.Sevgilerimizi daha çok ifade edelim.Dileklerimizi daha çok kanatlandıralım O'na doğru. Başımızın iki yanına daha sık koyalım avuç içlerimizi ve hissedelim O'nu tüm zerrelerimizde...





Sunday, December 17, 2006

YALNIZLIĞIM



Yalnızlığım,
Tüm ıhtişamınla yaşa beraberliğini benimle şimdi
Güneş ışınlarını topladı yanına, deniz dalgalarını çekti kendine.
Ağaçlar börtü böceği aldılar kollarına.
Sokaklar boşaldı, kaldırımlar sahipsiz gene.

Yalnızlığım,
Geçekliği en çok olan SENSİN şimdi bende.
Varlığın varlığıma dolanmakta.
Ne kadar gerçeksin, sadıksın, ayrılmazımsın.
Bende(n) olan(ı)mısın.

Yalnızlığım,
Garipliğimi yüzüme vuranımsın,
En maherm hislerimi açığa çıkaranımsın,
Şovalyeliğimin zırhlarını çıkarıp, ürkekliğimi önüme serenimsin.
Tüm silahlarımı alanımsın...

Yalnızlığım,
İtiraf etmekten kaçındıklarımı gün yüzüne çıkaranımsın,
Küçümsediğim özlemlerimi devleştirenimsin,
Unuttum sandıklarımı capcanlandıranımsın,
Hatırladığımı sandıklarımı unuttuğumu fark ettirenimsin.

Yalnızlığım,
Sessizliğin içindeki sesi işittirenimsin,
Sevmelerimdeki sınırı anımsatanımsın,
Kalbimin aradığını hissettirenimisin,
Varlık gayemi düşündürenimsin.

Yalnızlğım,
Şah damarımdan yakın olanı düşünebildiğim anımsın,
Ve yakınlığını hissedince O'nun,
Gücünü yitirenimsin,
Olduğu yerde olamayanımsın...



Saturday, December 16, 2006

BUTTERFLY


...Son yapraklar da dökülmek üzereydi, sonbahar rengini odaya serpiştirmişti.Pencereye yaklaştı, gözlerini uzaklara dikti.Aradığı, görmek istediği bir şey vardı ama aradığını bulamadı, görmek istediğini göremedi.Menzilinde sadece zamansız uçuşan kelebekler vardı.
Kelebekler de nereden çıkmıştı şimdi.Yaşamın süresi ile ilgili ikilemi hatırattılar ona.Yaşam çok mu uzundu onun için, yoksa kelebekler mi kısa bir ömür sürmekteydi?Ve kimdi şanslı olan?Bir güne bir ömür sığdıran kelebekler mi? Bir ömre bir yaşam sığdıranlar/sığıdıramayanlar mı ?...
Bir an düşündü, düşündüğünü dışa vurmadı, deriiin bir nefes aldı, nefes almak onu yordu.Pencereden kelebeklere baktı VE kelebekleri çok kıskandı...

Wednesday, December 13, 2006

HAYAL (1)

Kış günlerine davetsiz bir misafir konuk olsa.Yaz yağmuru inse usul usul üşüyen toprağa, karmaşık kalbime, kuruyan gözlerime.Arkasından güneş belirse ve aydınlatsa dünyamızı, dünyalarımızı...
Gökkuşağı kuşatsa şehrimizi, şehirlerimizi baştan başa.Bu kez başarsam gökkuşağının altından geçmeyi, bir dilek tutsam ve o içinde tüm dileklerimi barındırsa.Sonra elimi kaldırsam ve gökkuşağındaki her renge dokunsam...
İçimdeki koyu renkleri kuşağın renkleriyle değiştirsem, güneşin ışınlarından birini yüreğime bıraksam, hiç üşümese o...
Yağmur damlalarından birini gözbebeklerimde saklasam.Akmamakta drendiklerinde gözyaşlarım, o damlayı akıtsam.Akıtsam ve kalbimi katılaşmaktan , ağırlaşmaktan korusam...


Monday, December 11, 2006

Kenetlenmek

Güzel bir meslek benimksi, keyifli, neşeli, çocuksu, coşkulu , hüzünlü ,kaygılı ,umutlu...
Birçok duyguyu barındırabiliyor her ders saati içinde.Ve gönul kapılarım her geçen yıl daha geniş olmak zorunda, alakadardır ya insan kainattaki herşeyle.Bahçesini, hanesini sevdiği gibi cennet bahçelerine de muhabbet eder ya...
Ben de her geçen yıl artan oğrenci sayısına rağmen bir yer buluyorum herkese gönül bahçemde.
Yerleri farklı farklı olsa da her öğrencimin bir payı var yüreğimde...

Yeri doldurulamaz boşluk bırakacaklar var kalbimde.Hani hiç gitmesini istemediğiniz, kalış anını uzatmak istediğiniz, ve baktığınızda anlaşıldığınızı düşündüğünüz, yaptıklarınızın boşa gitmediğini size düşündürten öğrenciler vardır.Hani pes etmek üzere olduğunuz anlarda göz göze gelirsiniz onlarla, mesajınızın alındığını görürsünüz ve umut dolar yeniden içinize.Devam kararı alırsınız ve mesleğe yeni başlamış gibi amatör ruhla sarılırsınız gene işinize.
Size umut olanların umudu olmak istersiniz siz de.Umutsuzluk onlardan hep uzak olsun, güzel bildiğiniz ne varsa kuşatsın onları diye geçirirsiniz içinizden. Hüzünlerini siz almak , sevinçler onlara kalsın dilersiniz...
Hayat bazen sıkıntılı yanını tüm ihtişamıyla serer önümüze, hiç geçmez dediğimiz sıkntı sırasında dostlarımızın sevgisini fark etmek karanlık bulutları çarçabuk def eder üzerimizden.Ve dostlarımızın sevgisi ısıtır içimizi, güneş ışığının olduğu yerde kara bulut olmaz di mi Sükrü?
On bir FEN D, galiba dostluğu oğrendiniz bir tek , ama onu da iyi öğrendiniz...Yüreğime su serptiniz...
Aslında ben o kadar kısa değilim ya sadece Şükrü çook uzun :) .

Saturday, December 09, 2006

Eyvaaah!


Neşeli biten bir gün, ev yoluna varışı hızlandıran araça biniş ve...


Yolda ilerleyen bir minibüs, ani açılan bir kapı ve aniden minibüsten yola fırlayan ben..


Araçlar her zaman hedeflediğimiz yerlere götürmeyebilir bizi, ondanır belki ayrılıklarda şu sözün söylenmesi;'Gidip de dönememek, donüp de bulamamak var'.


Hiç anlam verememiştim olaylara, o saniyeler dakikaların hatta saatlerin düşündüremediğini düşündürdü bana.Çok hazırlıksız yakalanabiliyormuş meğer insan, dönüşü olamyan yolculuklara.Sonu hiç tasarlamadığı gibi olabiliyormuş.Ve dur demek mümkün olmuyormuş, gökler ötesinde olacak denenlere...


Sağ tarafım hasarlı bölgem olsa da, şansli hatta çook şanslı olanlardanım ben.Hiçbir araba lastiğinin varlığıma dolanma ihtimalini bu kadar yakın hissetmemiştim ben.Araba altından top kurtarma opersayonlarım sırasında bile.

Dönüşü olan bir yolculuktu benimkisi ama kim bilir,çıkışlarımız evden dönüşlere gebe midir?

Wednesday, December 06, 2006

nedir cevabı?


Hiç kimse sek/katıksız iyi değildir.Ben bile ya :).Aylakadam
  • yorum
  • yazmıs passıve ınsanına
    bugun.Okudum bir mutlu oldum ki.Yalnızlıktan dem vurmus o, passıve de katılmıs.Yalnızlığı iliklerime kadar hissederek çıkmıştım bugün gene merdivenleri.Hastalandığımda kulağıma damlatamadığım damla, okula gidinceye kadar sesimin kısıldığını fark etmediğim gün, ağlarken bulamadığım omuz, anneannemin gidişindeki acı, sınırın bu tarafına geçişimdeki teklik duygusu gelmişti aklıma.

    Bir benim sanıyordum yalnızlığa varlığını dolayan, o yoruma kadar.Yalnızlıkla tanışıklığı bu kadar yakın olan birilerinin olduğunu bilmek beni çoğalttı.Ne kotuyum ya, utanıyorum kendimden .Yalnızken birden kalabalık oldum işte, çoğaldım sanki.Hafif bir ferahlık geldi gönlüme.Ben gibiler varsa, yalnız değilim demektir...

    Pass'la konuşmamızda hemen itiraf ettim kötü bi kız olduğumu.Hem sevinsin istedim garip, bu konuda eğitecek ya beni :),hem de eğitilebilir olduğumu göstermek istedim.Bir de yaşadığımı yaşamasını istediğim şahısa da dileklerde bulundum, en az ben kadar (tamam itiraf ediyorum benden beter) yansın ve anlasın dedim...

    Pass da dilek diledi kim daha kötü olmayı başardı bilmem ama...

    Tüm bu dilek temenni ve ayıp sevinçlerden geriye bir soru kaldı cevabını bulamadığım .

    Vücüdumu oyle büyüt ki benden başkasına yer kalmasın o olgunlaşma yerinde , derken bir yanım nasıl oluyor da diğer yanım, ödül yerine giriş için şifre olsa elimde bir kişiye onu söylememe hakkını kullanmayı isteyebilir?

    İçimi sevginle aydınlat ve kötü hislerimi nötürlememe yardım et.Tüm zerrelerim şunu söylesin tek sesli koro olarak, uyum içinde;

    ''Aç herkese açabildiğin kadar sineni,
    Ummanlar gibi olsun,
    İnançla geril ve insana sevgi duy,
    Kalmasın alaka duymadığın
    Ve el uzatmadığın,
    Bir mahzun gönül.''

    Tuesday, December 05, 2006

    Çikolata, Zeynep ve Ben


    Çikolatayı severim, hele bir de Zeynep ortağım olursa.Annenin
    üstünüz başınız çikolata o ldu' çığılıklarına aldırmadan, tek çikolatayı paylaşmak ya da büyük payı alabilmek o tek çikolatadan.
    Rakibimi küçümsemesin kimse, şu minik gibi görünen şeyin bu konudaki performansı benden iyi.Ellerini tuttum kurtarabileyim diye payıma düşeni, dudaklarını dudaklarımda buldum :).Ağzından lokmayı almak buna derler sanırım, yahu insan utanır biraz, dön de bi boyuna bak kızım ya.Yaşın bile yok daha, seni hala 1 yaşla bile tanımalayamayız hani.Hareketlerin aylarınla örtüşsün hiç değilse...
    Çikolatayı paylaşmaktan zevk aldığım tek varlıksın sen benim.Senle yiyince ne güzel aromalar tatlar eşlik ediyormuş meğer çikolataya.Ve insanın üstünü başını kirletmesi yerken birşeyi ne güzelmiş, ne masum yaparmış bu insanı.
    Ve yaramazlık yapmak,ne karşı konulmaz bir duyguymuş.
    Alnının ortasına, hokka burnuna, iki gözüne ve onlara eşlik eden iki kaşına, iki yanağına ve de şirin çenene öpücüklerin en narinini konduruyorum.Ve bir dilek tutuyorum en içten tavrımı takınarak; O hep yanında olsun, sen hep hoşnut olduklarından ol.Ve yaşamının her anında hep insan olmayı başar, insan olmanın hakkını ver.Ve karanlıklar senden uzak dursun, aydınlık eşlik etsin hep yüreğine...
    Tüm bunlardan bana da bir şükran bildirisinde bulunmak düşsün; Binlerece sebebim var Sana teşekkür etmek için, en özel teşekkürümü sunuyorum şimdi, gönderdiğin bu melek için ...

    Monday, December 04, 2006

    Bana bir dost kendimden


    Dost olmak kendine, kitaplarda tanımı yapılan dostların en iyisi olmak hem de .Hatalarda sarmalayabilmek kendini, kendi yüzüne gerçeğini hırpalamadan fark ettirebilmek.Ve gerçeiğn ne olursa olsun, kabul edebilmek kendini...
    Hayalini kurmaya bile gücümüzün yetmeyeciğni sandığımız kırgınlıklarda, yaraya ilk müdahaleyi yapabilmek.Özenle yaradaki bene yabancı olanları çıkarmak önce, dezenfekteyi yapabilmek, ve size ait olmayanlar temizlenirken yaranın etrafından, gidişlerindeki acıya dayanabilmek...
    Sonra özenle beklemek kanın pıhtılaşmasını, yaranın kabuk bağlamasını.Ve bağışlayıp kendini kanatmamak bir daha o yarayı.
    İyileşme sürecinde de en vefakar dost olabilmek kendine.Özenmek kendine her zamankinden çok, en ince hareketleri kendine yapabilmek...
    Gözlerin geriye kaydığı anlarda geleceğe dair umutları eken dost olabilmek onlara.Acının sarmaladıgı anlarda, sendeleme anında tutup kaldırabilmek kendini.Her kırgınlık ve öfkeyi kendi içine yansıttığın sevgiyle onarabilmek.Olumlu sıfatlardan oluşan taçlar takabilmek başa...
    Ve yeniden dünaydaki tüm sahipsiz çocukalrın annesi olabilmeyi istemek, sevgiye aç gönüllere akmayı dilemek.Sevebilmek beni, seni, onlari, çiçekleri, çoçukları, çikolataları, ağaçları, kuşları, kahkahaları...Ve belki de anıları...
    Tacımı hazırlamaya başladım ben, olumlu her sıfatı taşıyabiliyorsam onurla kendimde, tek tek sıralayacağım tacıma.Ve miadım geldiğinde tacımdaki sıfatlar belirleyecek ondan sonrasını...

    Sunday, December 03, 2006

    BANA,SANA,ONLARA,BEN gibi olanlara...


    Affet gitsin kendini,
    Diğerlerini affetttiğin kadar kolay yap hem de bunu.
    Dön kendi içine, bir bak yaşadıklarına, yaşadıklarının bıraktıklarına.
    Eğil kendine, anlamaya çalış kendini.
    Kırılmışlıkların gelsin gözüne biraz, hep kırdıkların değil.
    Yücelttiklerinden hala taclarını geri almazken, kendi tacını takmamakta direnme bu kadar.
    Bir paye de yücelikten kendine kondur,tak tacı kendi başına.
    Bir tebessüm de kendi içine at.Özeni biraz da kendine göster.Ve sen sen olduğun için coşku oluşsun gönlünde.
    Hak ettiğin değeri ver artık kendine...

    * * *
    Affet kendini,
    En az kendini düşünüp,
    En çok diğerini düşündüğün ,
    En az kendini bağışladığın,
    En çok diğerini affetiğin
    ,
    En az kendini koruduğun,
    En çok diğerini kolladığın,
    En az diğerini kırdığn,
    En çok kendini incitiğin,
    En az kendini sevdiğin,
    En çok diğerini sevdiğin
    İÇİN...
    AFFET GİTSİN KENDİNİ...